ABD'nin bitmek bilmeyen sorunu: Irkçılık

ABD'nin bitmek bilmeyen sorunu: Irkçılık

ABD'de Afrikalı Amerikalıların maruz kaldığı bazı uygulamalar, ülkede yüzyıllardan beri devam eden ırkçılık sorununun halen çözülemediğini ortaya koyuyor.

nsan hakları ve özgürlüklerin dünyadaki en büyük savunucularından biri olarak görülen ABD'de Afrikalı Amerikalıların maruz kaldığı bazı uygulamalar, ülkede yüzyıllardan beri devam eden ırkçılık sorununun halen çözülemediğini ortaya koyuyor.

ABD’nin Missouri eyaletinde 18 yaşındaki siyahi genç Michael Brown'ın beyaz bir polis tarafından gündüz vakti sokak ortasında öldürülmesi, ülkedeki ırkçılık tartışmalarını tekrar canlandırdı. Çoğunlukla siyahilerin yaşadığı Ferguson mahallesinde, beyaz bir polisin açtığı ateş sonucu, altı yerinden vurularak hayatını kaybeden Michael Brown'ın ölümüyle bölgede başlayan protestolarda tansiyonun giderek tırmandığı görülüyor.

ABD nüfusunun yaklaşık yüzde 14'ünü oluşturan Afrikalı Amerikalıların bir çoğu da kendilerine yönelik ayrımcılığın sona ermediği görüşünde. 

Brown'ın ölümünü "yürek burkucu" olarak nitelendiren ABD'nin ilk siyahi başkanı Barack Obama’nın, ''beyaz ırk dışındaki gençlerin sahipsiz bırakıldığı ve korku objesi olarak görüldüğü'' yönündeki sözleri de aslında ırkçılığın ülkede halen devam eden bir sorun olduğunu teyit ediyor. 

Ferguson’da gerilim artıyor

Ferguson’da görülen şiddet eylemleri ve polisin göstericilere karşı aşırı güç kullanımına başvurması tansiyonu giderek artırıyor. Özellikle polisin, gelişmiş askeri ekipmanlarla donatılması ciddi tepkilere neden oldu. Bu noktada Başkan Obama, polis kuvvetlerinin askeri teçhizatla donatılmasını sağlayan programların bir kez daha gözden geçirilmesi çağrısında bulundu. 

Ferguson'da olağanüstü hal ve sokağa çıkma yasağı ilan edilmesi ve polisin sert müdahaleleri, dünyada iyi bir demokrasi örneği olduğu imajını çizen ve diğer ülkeleri bu tip uygulamalar nedeniyle eleştirmekten geri kalmayan ABD'de beklenmeyen tepkiler olarak yorumlandı.  

Son olarak 23 yaşındaki bir başka siyahi gencin daha Ferguson yakınlarında vurularak öldürülmesi, olayların giderek büyümesi yönünde tehlike sinyalleri veriyor. 

"Yayın yasağı protestocuları tahrik etti"

Brown'ın ölümünü aydınlatmak için yürütülen soruşturmaya basın yasağı getirilmesi de birçok kesim tarafından şiddetle eleştiriliyor.  ABD Ulusal Barolar Birliği,Ferguson Emniyet Müdürlüğü'ne vurulma olayına ilişkin soruşturmanın şeffaf olmadığı gerekçesiyle dava açtı. 

Birliğin Başkanı Pamela Meanes, konuyla ilgili AA muhabirinin sorularını yanıtlarken, ''Polisin soruşturmayla ilgili bilgilere yayın izni vermemesi protestocuları daha da tahrik etti'' dedi. Meanes, soruşturmaya getirilen yayın yasağının, halka "kendilerini korumakla görevlendirilmiş polislere güvenmemesi için yeni bir neden daha sunduğunu" dile getirdi. 

 Irkçılığın Amerika'yı tekrar yaşamak istemediği dönemlere geri götüreceğini söyleyen Meanes, ''Bu konuda konuşmak da zor çünkü ırklar hakkında konuşmaya başladığımızda, insanlar hemen 'hangi tarafı tutuyorsun' sorusunu soruyor'' ifadesini kullandı. 

İnsan Hakları İzleme Örgütü (HRW) de Ferguson polisinin barışçıl protestoculara ve gazetecilere karşı yıldırma taktiklerine son vermesi gerektiğini kaydetti.

Polisin protestoculara, silah doğrultma ve zırhlı araç konuşlandırma gibi gereksiz derecede tehdit edici tedbirlerle karşılık verdiğini belirten HRW, göz yaşartıcı bombanın gereksiz yere kullanımı, kalabalıkların üzerine plastik mermi sıkılması, olayları izleyen gazetecilerin gözaltına alınması gibi uygulamalarla aşırı güç kullanıldığını belirtmişti.

HRW araştırmacılarından Alba Morales, polisin barışçıl toplanma ve ifade özgürlüğüne yönelik temel hakları desteklemesi, bu haklara zarar vermemesi gerektiğini vurguladı. 

Af Örgütü, ABD'de çıkan olaylara ilk kez gözlem heyeti gönderdi

Uluslararası Af Örgütü, tarihinde ilk kez ABD'de içerisinde yaşanan protestoları incelemek üzere Ferguson’a 13 kişilik bir gözlem heyeti gönderdi. 

Heyetle birlikte Ferguson'a giden örgütün Genel Direktörü Stephen Hawkins, temel emniyet faaliyetlerinin ihtiyaç duyulduğu bir ortamda, polisin aşırı güç kullandığını belirterek, "Göz yaşartıcı gaz kapsülleri çocuk, yaşlı gözetilmeden kalabalığa fırlatılıyor. Bu insan haklarının açıkça ihlal edilmesidir" şeklinde konuştu. Hawkins sözlerini şöyle sürdürdü:

"Kamu malında meydana gelen, bir sokak tabelasının sökülmesi gibi ufak tefek hasarların, kalabalığı dağıtmak için yeterli bir sebep olmadığına dair raporlar yayımladık. Bunlar (kalabalığın kamu malına verilen ufak zarar nedeniyle dağıtılması) ABD'nin de korumak zorunda olduğu Birleşmiş Milletler standartları ve uluslararası yükümlülüklerin ihlalidir."

Brown'ın ölümüne beyazlar ve siyahiler farklı bakıyor

Pew Araştırma Merkezi tarafından Brown'ın ölümüne ilişkin tepkileri ölçmek üzere yapılan ulusal anketin sonuçları, siyah ve beyaz ırktan bireylerin konuya ilişkin görüşlerinde keskin farklar bulunduğunu ortaya koydu.

 Anket sonuçlarına göre, Brown'ın ırkçılık nedeniyle öldürüldüğüne inanan siyahilerin oranı, bu görüşe katılan beyazlardan iki kat fazla. Katılımcıların yüzde 44'ü Brown'ın ölümünün ırkçılıkla ilgili tartışılması gereken konulara dikkat çektiğine inanırken, yüzde 40 ise ırkçılığa gereğinden fazla ilgi gösterildiğini düşünüyor.

Ankete katılanların yüzde 65'i polisin protestolarda aşırı güç kullandığı yönünde görüş bildirirken, beyazlar arasında büyük fikir ayrılığı olduğu ortaya çıkıyor. Beyazların yüzde 33'ü polisin aşırıya kaçtığına, yüzde 32'si müdahalenin orantılı olduğu inanırken, yüzde 35'lik kesimin ise soruyu yanıtlamadığı görülüyor.

Ekonomik farklılar da var

ABD’de Afrikalı Amerikalılar ile beyaz Amerikalılar, sadece olaylara bakış açısı bakımından değil, ekonomik şartlar konusunda da birbirinden ayrılıyorlar. Örneğin, ABD Çalışma Bakanlığı'nın temmuz ayı işsizlik verilerine göre, siyahilerin işsizlik oranı yüzde 11,4’ken, beyazlar arasındaki işsizlik oranı bunun yarısından daha da az, yüzde 5,3 civarında. 

Bunun yanında, siyahilerin yoğun olarak yaşadığı yerler ekonomik olarak en geri kalmış bölgelerde kalıyor. New York kentindeki Harlem gibi 'getto' olarak adlandırılan fakir mahallelerde, beyazlardan yalıtılmış şekilde yaşayan Afrikalı Amerikalılar, eğitim gibi sosyal hizmetlerden de yeteri kadar faydalanamıyor. Bu tür eşitsizlikler siyahiler ve beyazlar arasındaki sosyal gerginlik ihtimalini de artırıyor. 

Ülkede siyahilerin günlük yaşamda da zaman zaman ayrımcılık hissi uyandıran muamelelere maruz kaldığı biliniyor. Bu bağlamda, Obama'nın 2012 yılında Trayvon Martin isimli siyahi gencin, George Zimmerman adlı beyaz-Hispanik bir mahalle bekçisi tarafından öldürülmesinden sonra yaptığı açıklamaları dikkat çekiciydi. Obama şunları söylemişti:

"Bu ülkede, bir mağazada alışveriş yaparken takip edilme deneyimini yaşamayan çok az siyahi vardır. Buna ben de dahilim. Yoldan karşıya geçerken, arabaların kapılarının kilitlenmesi sesini duyma deneyimini yaşamayan çok az siyahi vardır. En azından senatör olmadan önce bu benim de başıma geldi. Bir asansöre bindikten sonra içerideki bir kadının çantasını endişeyle sıkıca kavradığı ve asansörden çıkana kadar da nefesini tuttuğuna şahit olmayan çok az siyahi vardır. Bunlar sıkça oluyor."

Yaşananlar ilk değil

Ferguson’da yaşananlar ırkçılık tartışmaları konusundaki ilk gerilim değil. Trayvon Martin'in ölümü de benzer tartışmaları beraberinde getirmişti. Siyahi genci öldüren Zimmerman'ın cinayetle yargılandığı davada suçsuz bulunarak serbest bırakılması, Afrikalı Amerikalılar arasında büyük infiale yol açmıştı.

O dönemde de bazı protestolar görülse de bunlar şiddet olaylarına dönüşmemişti. Ancak olay, ülkedeki ırkçılık tartışmalarını körüklemeye yetmişti.

California eyaletinin Los Angeles kentinde de 1992 yılında yine siyahi bir gencin polis tarafından öldürülmesiyle isyanlar baş göstermişti. Polislerin, Rodney King adlı genci döverek öldürdüğünü gösteren video kayıtlarına rağmen beraat etmesinin ardından başlayan ve "Rodney King isyanı" adı verilen ayaklanma 6 gün devam etmişti. Toplamda 53 kişinin öldüğü ve binlerce kişinin yaralandığı isyanın maddi hasarı ise bir milyar doları geçmişti. İsyan, Amerikan askerinin olaya müdahale etmesi üzerine bastırılmıştı. 
AA