Abdurrahman Dilipak

Abdurrahman Dilipak

% 40 mı dediniz?

Hürriyet gazetesi yazarı Melis Alphan, şecaat arz edeyim derken, biraz da Murat Başoğlu’nu aklamak için mi bilinmez, bütün ülkeyi ‘ensest’ ilan etti. Nerede ise 3,5 kişiden biri ensest bu hesaba göre. Yani ensest olmayan ev yok.

Bu kız mektepte okurken matematik notu kaçtı aceba? Hürriyet bu hanımı nasıl buldu, çok aradı mı?

Eee, ensest bu kadar yaygınsa, bundan biraz daha fazla, hadi % 50 diyelim, Homoseksüel, Lezbiyen, Biseksüel, Trans, fahişe filan vardır. Memlekette namuslu kimse kalmadı kızım! Hadi bunların bazıları hem öyle, hem böyle. Bu mızrak çuvala sığmaz!

Bazı geleneklerde kuzenlerin evliliği hoş karşılanmaz, ama bu ne dini bir sorun, ne ahlaki ne de hukuki bir sorun! Bu akılda bir sorun var. Bu yazarda, bu yayında bir sorun var.

Melis hanım “Murat Başoğlu’na niye şaşırıyoruz? Türkiye’de ensest oranı yüzde 40!” diye yazmıştı. Murat bey evli, yeğeni de. Adamın eşi “Bu deneyimi, sevgiyle kucaklıyorum” diyor. O adam, o iki hatun kişi de sorunlu ve sorumlu bu tartışmadan. Üslubu ile bu media da! Hâlâ beraber yaşıyorlar. Birileri için sıradan, vak’a-i adiyeden bir şey! Özel hayat sonunda, kim ne karışır. Ne “çağdaş - hoş görülü bir aileymiş”! Batılı müttefiklerimiz işte tam da böyle bir Türkiye görmek istiyor. Tek parti döneminde eroin onun için eczanelerde reçetesiz satılıyordu. Onun için sigaraya alıştırıldınız, onun için devlet rakı, bira, likör üretti. Onun için “Milli Piyango” icad edildi, onun için güzellik yarışmaları devlet politikası oldu, Cumhuriyet Baloları onun içindi. 19 Mayıs’ta batı müziği eşliğinde, danslı “dekolteli şenlik”lerin asıl sebebi de buydu. Bu şekilde çağdaşlaştırılıyorduk!

Ha!, bu arada “Hoşgörü” dedim de adam, zaten FETÖ’den yurtdışına kaçan “aileden” birinin servetini yiyormuş. Yani o da “aileden” biri imiş. Benim için bu haber sürpriz değil!

Hürriyet ve “paralelindeki” gazetelerin magazin eklerinde her zaman benzer haberler çıkıyordu zaten. Yani bu ilk değil. Melis Alphan; Ayşe Arman’ı, Ertuğrul Özkök’ü kıskandı herhalde. Ama acemice yaptı bu işi, yüzüne gözüne bulaştırdı.

Şuyuu vukuundan beter bir hadise olma yolunda ilerlemeye devam ediyor Başoğlu skandalı.

Başoğlu rezaleti tekil bir olay diye görmezden geleyim dedim ama, Melis hanımtüy dikti bu rezalete.

Hani, bu hanım, sözünü ettiği derneğin o raporunu, şu kamuoyu araştırma şirketini açıklasa diyeceğim ama, bu saatten sonra zor. Mesela bu araştırmayı kim istedi aceba! Hangi gazete patronu, işadamı, büyük elçilik, ya da araştırma kuruluşu bu işe el attı. Ne yapmak istiyorlardı da bu bilgiye ihtiyaç duydular.

Bu araştırmanın kapsamında hangi iller var ve kaç denek üzerinde araştırma yaptılar.

Bu sorularının hiçbirinin cevabını bulamayacağız. 

Belki de bu baştan sonra bir kurguydu.  Böyle bir tartışma başlatmak istiyorlardı. Başlattılar, Melis Alphan’ı ve Hürriyet’i kullandılar bu iş için. İnşallah savcılık bu işi soruşturur.

Bir defa cevabı suç oluşturan bir soruya cevap olarak kim kendini ihbar eder. Sadece suç değil, bir de toplumsal baskı, dışlanma, aile içi muhtemel sorunlar, kim böyle bir rezaletin objesi olmak ister?

O zaman kim böyle bir haberi niçin yaptı? Araştırmak gerek. Murat Başoğlu olayının servis edilmesi bu senaryonun bir parçası olabilir mi? Bu haber üzerinden Melis hanımı bu tartışmaya iten ya da çeken birileri var mı? Melis Alphan bu sorulara cevap vermek zorunda..

“Öz ağabeyinin kızıyla iğrenç bir ilişki yaşayan Başoğlu’nu korumak”la suçlanıyor Melis Alphan. O, bu sorulara cevap vermek zorunda.. Hani dese ki, bu araştırma Bodrum’da yapıldı, yine inanmam. 

Veya şöyle söyleyeyim: Fahişeler arasında bile bu oranı yakalamak mümkün değil bugün. 

Melis hanım kendi gözlemleri, mahalle ve media çevresinde böyle bir kanaata varmış olabilir mi, bilmiyorum.. Eğer ensest ve grub sex club üyelerinden bir tanıdığı var da onlardan böyle şeyler duyup yazmışsa bilmem. Melis hanım bu konuda kendisi ne düşünüyor, onu açıklasa daha iyi eder. Mesela Türkiye’de çıplaklar kampı olmalı mı, sex fuarları açılmalı mı, faşing benzeri organizasyonlar ve LBGT şovları düzenlenmeli mi?

Güneş’ten  Erhan Ceylan’ın haberine göre, Türkiye Kadın Dernekleri Federasyonu’nun (TKDF) 2014’te yayımladığı ‘Türkiye Ensest Atlası Projesi’ araştırmasını kaynak alarak yazdı söz konusu yazısını. TKDF Başkanı Canan Güllü ile CNN Türk’ten Büşra Sanay da bir röportaj yaptı o zaman. Yani bu konu daha önce gündeme gelmiş. Güllü, “Sizi çok şaşırtacak şeyler okuyacaksınız birazdan, kanınız donacak, yok artık diyeceksiniz ama lütfen devamını getirin ve görün neler yaşanıyor” diye başlıyor röportajına. Melis hanım bu kaynağı mı kullanıyor bilmiyorum, başka bir kaynağı mı ama, bu kaynağın ensest haritası hemen federasyonun özel internet sitesinden çıkartılmış. Güllü’ye göre, bu konu çok yaygın. Bu tür ahlaki sorunlar her zaman, her toplumda vardır ve olacak da. Bana göre bu olaylarda artış da var, ama durum bu çevrelerin iddia ettikleri gibi değil. Genel olarak sebeb olarak gördükleri, çözüm diye sundukları şeyler de büyük ölçüde yanlış bunların. Güllü diyor ki, “Aslına bakarsanız dünya bu konuda kendiyle yüzleşmiş durumda. Bazı ülkelerde ceza anlamında serbestlikler var. Cezalar verilmiyor. Bazı ülkelerde örneğin İngiltere’nin geçmişine baktığınızda arıkan (safkan) elde edilmek üzere teşvik edilmiş ensest neredeyse. Güllü, ensest ilişkinin cezalandırılması ile ilgili bir soruya şu cevabı veriyor: “İngiltere’de bir genişlik var bu konuda. İsveç’te tamamen serbest, Finlandiya’da kurallar var ve biz Finlandiya ile çalışıyoruz. Destek aldık onlardan. Bizi 4 yıl izlediler ve 4. yılımızda da onlarla yol arkadaşlığımız başladı..”

Tabii Melis hanımın tek kaynağı bu federasyon mu değil mi, hemen açıklamalı, yoksa bu ihale bu federasyona ve bu çalıştaya katılan 31 kişinin üzerine kalacak!

Bu nokta önemli. Finlandiya’da bu örgüt, hangi örgütlerle çalışıyor ve onların önerileri neler görmek gerek. Yani sadece Alman vakıfları değil başımızın belası. Memlekette parayı veren düdüğü çalıyor. Bizim STK’lar da, yabancı istihbarat örgütlerin paravan derneklerinin içimizdeki taşeronluğuna soyunuyor bir şekilde! Ve tabii gecekondu tepesine, yıkım ekibine karşı bayrak ve büst koyar gibi, bu çevreler internet sayfalarına ya da gazetelerine bir Atatürk resmi koymayı ihmal etmiyorlar!

Güllü, “Ensestin varlığının devlet tarafından görünür kılınmamasını da garip karşılıyorum. 4 yıldır bu konuyla ilgilenen bir federasyonun başkanlığını yapıyorum” diyor. “Görünür kıl” derken, bir yandan da “Herkes ensest” demek için hayali kamuoyu araştırmaları, internette kurgulanmış itiraf sayfaları hazırlıyorlar. Sonuç: Bu iş bitmiştir, dağılabilirsiniz. Bu memlekette herkes ensest! Bunlara göre ensestin her türlü kültürel çevrede, her gelir grubunda, her cinsiyette ve her yerde var. “Bu iş bitmiştir. Geri dönüşü yoktur ve bu gerçeğin kabullenilmesi gerek” mi denilmek isteniyor aceba! Bu tartışmanın kadın bir yazar tarafından kadın hakları çerçevesinde ele alınması da ilginç. Ve tabii bu sureti haktan gözükerek yapacaksınız. Zaten kılavuzunuz belli! “Türkiye Ensest Atlası”nı hazırlayanlara göre “Uzunca bir zaman ensest, yoksul ailelere ilişkin bir sorun olarak görülmüş ve bu tip olaylara ekonomik durumu iyi ailelerde pek rastlanmadığı vurgulanmıştı.” Alphan’a göre “yoksullar daha yatkın, zenginlerin böyle bir problemi yok!.” 

Güllü ise, “Ensest Atlası” yayınlandığında “son yıllarda ensest oranlarında artış olduğunu” söyleyerek bunu “sosyal çevreden uzaklaşıp içe kapanan toplumdaki muhafazakârlığa bağlamıştı”.  Neyse, durum bu. 

Ha! Bu arada, Finlandiya büyükelçiliğinin desteklediği bu çalışmada iki önemli öneri var: 1-Çözüm olarak, ahlakçı bir yaklaşım içermemeli, 2- TCK’da “ensest suçu” diye tanımlanmış bir suç yok. Bir düzenleme olacaksa “rızai olmayan ensest” tanımı getirilmeli. Yani, “rızaya dayalı” ise insanların kendi seçimleri sonucu olan “onurlu yaşam hakkına müdahale edilmemeli”! 

Umarım Adalet Bakanlığı, İçişleri Bakanlığı ve Aile Bakanlığı bu konuyu, haberleri, iddiaları ve olayı ciddiye alır ve gerekeni yaparlar. 

Selâm ve dua ile..

 

yeniakit

Bu yazı toplam 890 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar